19 Nisan 2009 Pazar

Antalya'da


Yağmur Ece ile yolculuğumuz 16 Nisan Perşembe günü, saat 4:45 civarı evden çıkışımız ile başladı. Samsun'a kadar Yece arabada uyudu ama saat 11:50 gibi Antalya'ya inip, arabaya bininceye kadar tekrar uyumadı. İstanbul aktarma sırasında uçak değiştirmek için SG havaalanına iniceğimizi sanıyordum ve tüm yolculuk planını ona göre yapmıştım. Sam-İst arası uyumasa bile SG de uyutacağımdan emindim, pusetide sırf bu aktarma için uçağın altına almıştım. Ama Sun Air, THY gibi yapmadı ve Antalya yolcularını uçaktan indirmedi. İkmal ve bakım sırasında uçakta bekledik, Yece bu sırada aktarma ve hareketlilik yüzünden yine uyumadı. Bu sırada rötarı haber vermek için babayı ve anneanneyi arayamadık. Bu sırada ihmal ettiğim şey ise Yece'nin çantasını yanıma almamak oldu. Antalya'ya kadar Yece' yi yanımızda oturan teyzenin yardımlarıya oyaladık. Canım kızım bütün sıkılmasına ve uykusuzluğuna rağmen yinede çok dşrayetliydi her zaman ki gibi :) Ama uçağın inmesi ile beraber avazı çıktığı kadar bağırarak ağlamaya başladı bu bizi uçaktan inen ilk yolcular yapmaya yetti :) Akıllı kızım nerede ne zaman ağlaması gerektiğini iyi biliyor :) Bütün huysuzluğuna rağmen yolcuların ilgisini sempatisini çekmeyi başardı yine de.

Uçaktan inerken ağlamayı kesen Yece anneanne, büyük teyze ve enişteye boş gözlerle bakıyordu, yüreği uykuya dalmıştı bile kuzumun :) Arabaya binerbinmezde uykuya daldı, gece 1-2 sefer uyanıp uyumalar dışında da uyanmadı.

Arkası yarın ;)

18 Nisan 2009 Cumartesi

Yece Antalya'da


Yece ve annesi Antalya'da. 16 Nisan gece 12 de ulaştık Antalya'ya, 26 Nisan'da geri döneceğiz.

15 Nisan 2009 Çarşamba

Yece yolda - 1

Yağmurcuğuma hamile ikende, o doğduktan sonrada yolculuk yapmaktan hiç çekinmedim. Benim tontonumda belki de bu yüzden (belkide büyükanne, anneanne, büyük dedenin yolculuk sever genlerinden dolayı) yolculukları seviyor. Büyüdükçe yolculuk yapmak da zorlaşıyor ama olsun, biz yolculukları bitirmdurdurmayı düşünmüyoruz.
Ana kucağını Yağmur doğmadan almıştık. Doğumdan itibarende kullandık. İlk zamanlar altını küçük bir yastık ile desteklemek gerekti ama 4. aydan sonra yastığı attık. Yaz tatilinde 2 aylığına anneanneye giderken anakucağını götüremedik, ama orada da Ecren ve Kerem'in anakucaklarını kullandık. Yağmur daha küçükken ana kucağına yattıktan bir süre sonra hemen uykuya dalıyordu, daha rahat oyalanıyordu. Ama artık uykusu yoksa uyumuyor ve uzun süreli ana kucağında durmak istemiyor. Bu olay zaman zaman keyifli olabiliyor, dışarıda ki moo mo inekleri, mee me kuzuları vs izlemek hoş oluyor tabi ama kucakta taşımanın tehlikeli olduğunu düşününce bu olayı çok uzatmamaya, onu anakucağında oyalamaya çalışıyorum. En sevdiği oyuncakları, galeta, elma bunu amaç için kullandığımız araçlar.




Yağmur için arka pencereye bir perde aldık ve iyi ki almışız. Bu perdeden önce güneşten korunmak için türlü yöntemler deniyorduk. Perde hem güneşten korunmak için rahat hemde tontike yol arkadaşı oluyorlar. Winnie the Pooh karakterlerini sadece perdesinden biliyor kızım, henüz çizgi filmlerini izlemedi. Ama bir kitabını almak iyi olacak sanırım.



Posted by Picasa

11 Nisan 2009 Cumartesi


Ek gıda'ya başladıktan sonra, her zaman bir şekilde yemek yeme işine seni de katmaya çalıştım. Eline ekmek, elma vs gibi yiyecekler ya da kaşık , suluk gibi şeyler verdim. Ama artık iş çığrından çıktı !!! Herşeyi kendin yemek istiyorsun. Önüne koyduğum yiyeceklerle oynuyorsun, onları eziyorsun, dişliyorsun, bana yedirmeye çalışıyorsun... ne kadarını gerçekten yiyorsun bilmiyorum :) Her yemek sonu kirli çamaşır demek, lekeleri çıkmayan kıyafetlerin gittikçe artıyor haberin olsun. Ha bir de mama sandalyesi mevzu var, günlük işlerimin arasına birde onun temizliği girdi...

Brokoli canavarı Yece..

Mama sandalyesinin brokoli bulaşmadık yeri kalmamıştı...


Elma, havuç, galeta gibi parmak yiyecekleri kemirmeyi her zaman çok sevdin, ahh simiti nasıl unuttum. Tam olarak yiyemesen de eline verilen sert şeyleri gayet iyi kemiriyordun. Evde ya da dışarıda sıkıldığın zamanlar eline tutuşturduğum galetalar en iyi kurtarıcılar dı, dı diyorum çünkü onlara karşı ilk aşkın kalmadı artık :) Çünkü büyüyorsun ve farklı şeylerde yiyorsun artık bebeğim.


Portakal tüm zamanların en favori yiyeceği, Yece için. Daha küçükken mandalinayı tercih ediyordun ama kurban bayramında başlayan bu tutku hala devam ediyor. Kabuklu, soyulmuş, bütün, dilimlenmiş hiç farketmez YEce için.
Bir bütün portakal alınır, anne yıkayana kadar sabredilemez, bağırılır hatta iş uzarsa ağlamaya bile geçilebilir, sonra itina ile dişlenen portakalda bir delik açılır, dişlenerek delik büyütülür, bu ara da birisi elinden portakalı almaya kalkarsa bağırmak, ağlamak caizdir ;)) Son zamanlarda eline verdiğim portakalın suyunu elinle üstüne sıkmayı tercih ediyorsun o ayrı.

Meyveci YEce ve ablası...

YEce ek gıda ya annenesinin elinden yiyerek başladığı içinmidir bilmem, meyveci annenenin meyveci kızı oldu :)

Benim tatlı meleğim artık kendi karnını doyurabiliyor. İlk zamanlardaki "illa ben yiyeceğim, tabağı karıştıracağım, bana ne tabaktaki herşeyi döküp ezeceğim, yaaa illa da masadaki bana yasak olan yemeği istiyorum, aynı olması beni ilgilendirmez ben babamın tabağındakinden istiyorum, bana ne yaaa :..( " vs yakarışları azalıyor. Yiyeceklerle oyun faslı sona ermek üzere sanırım :)) Kaşığını ve çatalını gayet güzel ağzına götürüyorsun, sofrada ki yiyeceklerden isteklerini istediğin sırayla yiyorsun... bebeğimm büyüyorsuunn...

Posted by Picasa

10 Nisan 2009 Cuma

Kuzum çok çabuk büyüyorsun annecim !!!

Dünya'ya geldiğin ilk dakikalar... ilk uyku...


Aynı saatler, bugün...

7 Nisan 2009 Salı

6 Nisan 2009 Pazartesi

Kızım, Yağmur Ece

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ülkenin birinde, o ülkenin en kuzeyinde güzel mi güzel, akıllı mı akıllı, baldan tatlı, kardan beyaz, annesinin kuzusu , babasının tontiki bir kız yaşarmış… Bu kızın adı Yağmur Ece imiş… Bu tatlı kızı sevenler çok imiş ama her biri ayrı ayrı memlekette imişler. Anneannesi ile dedesi ve “atta” sı ülkenin en güneyinde imiş..Dayısı ise ülkenin en kuzeybatısında iken amcası bir o kadar yakın ama bir o kadar da uzakta imiş.Bir tek babaannesi ve dedesi yakınındaymış. Allahtan iletişim araçları varmış da Ece kız sevdikleriyle görüşebiliyormuş…

Tatlı tontikim anne nihayet tembelliği attı da bir blog açabildi…